11 Kasım 2010 Perşembe

Yarıda kalanlar

Bugün saat tam 13:16'da ameliyathane müzik setinden yine o aynı şarkıyı duydum. Müzik setinin yanına koştum ve bu sefer işimi şansa bırakmak istemediğimden, şarkının nakarat kısmını cep telefonuma kaydettim. Çünkü geçen sefer bu şarkıyı duyduğumda, aklımda sadece üç kelimesi kalmıştı: "...like no other..." İnternet aramalarım sonuç vermemişti. Sürekli olarak sadece Joy FM'de denk geldiğim bir şarkıydı ve her seferinde bir sonraki buluşmamızın yine Joy FM dinlerken olacağını bilerek can havliyle sözleri ezberleyip aratıyordum internette, her seferinde nafile...

Bazen hani bir film adı hatırlamaya çalışır da hatırlayamayız ve karşıdaki dakikalarca konuşmaya devam ederken içimizden filmin adını düşünürüz de düşünürüz. Ben düşünmem, yarıda bırakırım. Çünkü o, bir gün gelip beni bulur ve bulduğunda inanılmaz ferahlamış hissederim. Bu; tanışmak istediğim biri, televizyonda yayınlanan bir film, adını bulamadığım bir şarkı, adını unuttuğum bir akraba ve benzerleri için de geçerlidir. Her zaman keşfedilecek bir şey kalması hoşuma gider ve çoğu şeyi yarıda bırakırım. Aslında bu yazıyı yazarken fark ettim her şeyi yarıda bırakıyormuşum.

Düşünsene yaşadığım şehrin gitmediğim onlarca yeri var, gezmediğim müzeler, girmediğim sokaklar, bilmediğim mahalleler... Hepsini bilmek çok sıkıcı olurdu bence, yazarken burada baya duraksadım sebebini açıklayabilmek için fakat bulamadım. Tıpkı daha çocuk istemeden alınan bisiklet gibi; çocuk mahallede herkeste görüp babasından defalarca istedikten sonra alındığında sanki anlamı daha fazla oluyor bana göre.

İşte yarıda bırakmak benim mutluluk sırlarımdan biri... Her şey her istediğinde olmamalı bence. En son belki iki yıl önce duyduğum şarkının bu sefer fazladan iki kelimesini daha duyabildiğim için internetten bulabildim ve şarkı listemde yerini aldı. Mutluluğum tarif edilemez...